Mert anılarını gördüklerini hatta yediklerini paylaştığın için teşekkürler...
Kaldığınız otel de bir hayli lüks görünüyor.
Buzdolabı magneti aldın mı ?
5.9' a Big Five stickerı aldın mı ?
Sahi neler aldın getirdin ?
buzdolabı magneti almadım abi aslında bi sürü vardı magnetler hep kırılıyor kapaktan o yüzden sevmiyorum. onun yerine afrika şarabı ki müthiş şarap tüketimi var orada üretilen şarapların %30 u ihraç ediliyor. amarula yerli afrika içkisi aldım. big five stickerı almadım ama hediyelik eşya satan yerlerden ağaç heykellerini aldım hepsi el yapımı . tekstil ve elektronik türkiye ile aynı rakamlar aşağı yukarı. çok güzel el işçiliği masklar heykeller var taştan ve abanozdan ağaçtan yapılma . ufak tefek onlardan aldım. bi sokak ressamından 3 tane tablo aldım ileride çerçeveletmek üzere saklıyorum. devekuşu yumurtasının üzerine çizilen resimler figürler vardı fakat kırılır gelene kadar diye alamadım. hepsi o kadar...
rehberimizin verdiği bilgilerden aklımda kalanları paylaşayım. Simon's bay başta olmak üzere birçok yerde babunlar özgürce dolaşıyor. ümit burnunda eğer yakınlarınızda babun olursa sakın daha fazla yaklaşmayın normalde saldırmazlar ama eğer üstünüzde yiyecek vb birşey görürlerse bir anda alıp kaçmak için hamle yapabilirler ve tırnakları çok güçlüdür sizi yaralayabilir ve birçok babun HIV virüsü taşıyor diye uyardılar. babunlar talancı yaratıklar. Simons bay de çok babun yaşıyormuş o nedenle evlerin kapılarını camlarını açık bırakamıyorlar. mutfakları talan ediyorlarmış yiyecek için. bizde olsa hepsini çoktan katledip kireç tozuyla mezarlarını örterdik. ayrıca Simons bay kasabasında babunlar çöp konteynerlarını dağıtıp yiyecek aradıkları için birkaç deneme yapmışlar kollu çöp kutuları denemişler ama babunlar gene açmış son çare olarak çöp konteynırlarını asma kilit ile kilitlemeye başlamışlar...
yine rehberimizin verdiği bilgilerden beyazların kökenleri ingiltere hollanda olmasına rağmen belki 10 kuşak ve daha fazladır güney afrikada yaşadıkları için sorulduğu zaman ben ingilizim hollandalıyım demiyorlarmış .Hepsi gururla güney Afrikalıyım diyorlarmış..ne kadar anlamlı değil mi . bizim ülkemizde de türküm denmesi ırkçılık faşistlik oluyor. Kürtler kendi dilimizi öğrenip kendimizi yönetelim diyorlar..güney afrikalı vatandaşların resmi dili ingilizce ve herkes ingilizce konuşuyor. LAkin birçok insan yerli lehçeleriyle yöresel dilleriyle konuşabiliyor istediği zaman ve yerde. ama genel geçer olarak ingilizce kabul edilmiş. güney afrika üniversitelerini avrupa kabul ediyor ve direkt avrupada işe başlayabiliyor mezunları bu nedenle...Hollywood yıldızı Charlize Theron herkes bilir sanırım. Charlize Theron da güney afrikalı bir yıldız. Ve sık sık cape town da görülüyormuş. sokakta normal vatandaş olarak yürüyüp istediği kafede kahvesini içebiliyor kimse yanaşıp foto çekelim imza alalım diye baskı yapmıyor. Onun özgürce dolanma hakkına saygı duyuluyor. bizle kıyaslama yapmayalım isterseniz
İlk yurtdışı seyahatinden sonra bir anda ufkun açıldı, dünya'ya bakış açın değişti değil mi ? Şimdi eminim hayıflanıyorsundur ; " ulan bunca yıl memleketten dışarıya neden çıkmadım ?!?! " diye Önünde daha uzuuuun yıllar var, bir ara seninle birlikte Almanya' ya gidelim, oradaki evimizde bir toytoy'umuz var, şöyle bir hafta boyunca gezebildiğimiz kadar Avrupa ülkesi dolaşalım, bak o zaman daha da fenalaşacaksin....
Kısa bir örnek ;
Mesela Almanya' da kırmızı ışıkta bekliyorsun..., yeşil yandığında özellikle kalkma beklemeye devam et..., arkandaki araçlarda öylece bekler, ne bir korna, ne bir stress...., sonra yine kırmızı yanıpta tekrar yeşil yandığında aynı şekilde kalkmayıp beklediğinde arkandaki aracın sahibi arabasından inip yanına gelir ve " merhaba, bir sorun mu var, yardım edebilirmiyim ? " der. İşte fark !
Korna gelişmiş medeni ülkelerde sadece tehlike anında dikkati çekmek için çalınır.
Şehrin göbeğinde trafik içinde tek korna duyulmaz ve eğer durduk yerde bir korna çalarsanız tüm kafalar aynı anda merakla size döner...
Bu nasıi bir sessizlik huzurudur...
cape point -ümit burnu zirvedeki fenerden bi taraf hint okyanusu bi taraf atlas okyanusu..tabi ki japon turistler heryerde her zaman..bu arada dikkatimi çeken bir nokta bütün japon turistler eldivenle ve şemsiye ile geziyor güneşten korunmak için. diğer bir nokta hani bu ozon tabakası delinmesi yıllardır konuşulur. ozon tabakasının en delik olduğu nokta güney afrikaya denk geliyormuş dipnot olarak kalsın bu da kenarda...keyifli seyirler..
cape town a 180 km uzakta aquila doğa parkında safariye gitmeden olmazdı. zamanında bu parkı işletmek için alan adam ne yapacaksın burada bişi olmaz diye dalga geçmişler. 10.000 hektarlık bir alanı açık hava hayvanat bahçesi haline getirmiş ve her geçen yıl ziyaretçileri artarak gidiyor. aynı zamanda güzel bir restaurantı konaklamak için ufak odaları ve havuzu da var. hayvanlar için cazip olması adına yapay birkaç gölet yapmış sürekli su basarak göletiın sularını belli bir seviyede tutuyor ve düzenli olarak hayvanların bakımları yapılıyor besleniyor. aslanlar kaplanlar tellerle ayrılmış farklı bir mekanda bakılıyor zebralara mandalara saldırmasınlar diye. zaten haftada 1 besliyorlar aslanları ve tokken kesinlikle saldırmıyorlar güneşin alltında gölgede pinekleyip duruyorlar. pineklemiyor olsalar şu anda burada olamazdım zaten 5 metre yakınına kadar korunmasız olarak sokulabildik. tabi yusuf da hemen ardımda bekliyordu o ayrı...
burası tesisleri