http://www.denizticaretgazetesi.org/...s_yazi356.html
HARUN ULMAN'IN Ä°ZÄ°NDE RECEP SUKES
Harun ULMAN’ ın izinde RECEP SUKES
( Boğazda kotra – Türk Film sahnesinden )
Hatırlarmısınız bir zamanlar siyah beyaz Türk filmlerinde severek izlediğimiz o artistlerin film karelerinde boğazda, adalarda güzelim kotralar, guletler hatta motorlu yatlar, klasik görünümlü sürat tekneleri, kayıklar görürdük.
Bazen alargada, demirde.
O sevdiğimiz artistler kimisi güneşlenir atlar suya veya su kayağı ile kimisi de yelkeni açmış ağır, ağır yürür ufka doğru.
( Boğazda Kotra - Türkan ŞORAY & Ayhan IŞIK – Zorlu Damat Türk Film sahnesi )
Ülkemiz denizlerinde ahşabın hâkim olduğu zarif çizgileri ile Marmara’nın billur gibi temiz sularında da dans ettiği o güzelim yılardı, hatırda kalanlar.
Peki, hiç düşündünüz mü bu güzelim tekneleri o yıllarda nerelerde inşa ediyorlar? Hangi tasarımcının hayalinde? Hangi ustanın becerikli ellerinde şekilleniyor alın teri ile hangi şartlarda yontuluyor, üretiliyor ve nasıl denize kavuşuyor?
Evet, tam alın teri. Ahşabın talaş kokusu biraz deniz, biraz martı sesi.
İşin aslı günümüzün vazgeçilmez malzemesi fiber diye adlandırdığımız fiberglas tekneleri hızlı üretim ve bakımsal maliyetlerinin azlığından dolayı tercih edilmekte. Fiber daha hafif, daha küçük motorla daha hızlı. Yapısal olarak önceden tasarlanıp projelendirildikten sonra hazırlanmış erkek – dişi kalıp diye tabir edilen iç yüzeyleri parlatılarak ayırıcı, gelcoat üzerine farklı gramajlarda cam elyafı tabakaları kesilip üst üste belli bir kalınlık mukavete ulaşasaya kadar karinada, bordada, güvertede ve daha pek çok noktada reçinesi ile yedirerek hiç hava kabarcığı kalmadan birleştirilen ve kuruduktan sonra kalıbından ayrılarak her katmanı muntazam alt kabuk, üst kabuk ve içi birleştirerek seri üretim dediğimiz bu tekneler ortaya çıkmaktadır.
( Fiberglas tekne alt gövdenin oluşturulması. Erkek – dişi kalıptan ayrılması. )
Tip ve modeline bağlı yelken veya motorlu olsun ardı ardına onlarca, yüzlerce tekne tek bir kalıbı kullanılarak dökülen tekne tipidir. Yerli, yabancı çeşitli markalar hızlı üretim ile birbirinin aynısı olan tekneleri her limanda, marinada, çekek sahalarında görmek alışa geldiğimiz bir durum. Seri üretim tercih sebebi kendini deniz şartlarında doğa koşullarına karşı performans, hız denge, konfor gibi konularda ispat etmiş denenmiş tekne olarak anlaşılmakta, alınırlılığını artırmaktadır. Avantajları olduğu gibi dezavantajları elbette vardır. Dalga sesini karinanızda duyarsınız, tekne içleri yazın sıcak, kışın soğuktur kabuk daha incedir diyebiliriz.
Ahşap tekneler ise ince ustalık gerektiren göz dolduran sabırla zaman içinde işlenebilen uygun cins seçilmiş ağaç ile yüz yaşını aşmış bir takım yenileme işlemlerinden sonra bu gün klasik ahşap yarış gezi tekneleri de mevcuttur. Kısaca yaşayan teknelerdir.
Tik başlı başına en dayanımı fazla olan bir numaralı ağaçtır ancak iroko, makore, afrormosia gibi egzotik ağaçlar da uzun ömürlü olup, bunlar birinci sınıf ağaçlardır. Meşe, maun, sipo, kestane gibi tekne yapımında sık kullanılan ağaçlar ikinci sınıf ağaçlardır. Genellikle tüm iğne yapraklı ağaçlar, üçüncü veya dördüncü sınıf ağaçlardandır. Bu ağaçlar, yük taşıyan elemanlarda veya suyun etkilerine açık kısımlarda kullanılmamalıdır. Ancak malzemelerin ömürlerinin yanında işleme özellikleri, mukavemetleri, fiyatları, yapıştırma özellikleri gibi diğer özellikleri de malzeme seçiminde önemli rol oynarlar. Ömür tespitinde kullanılan yol, hiç bir koruyucu işlem görmemiş ağaç içindir, başka bir deyişle rutubetli, açık ortamda ve toprak üzerinde tutulan ağaç içindir. Dolayısıyla deniz ortamında ağaçtan beklenen ömür çok daha fazla olacaktır.
Ahşap tekne yapımında kullanılan ağaçlar kurutulmuş ve % 15 lik bir nem barındıran ağaç kerestesi kullanılır. Günümüzde ahşap modernize edilerek üzeri elyaf sargı epoxy sistemler revaçta olup tek tük üretiliyor gözükse de fiberglas teknelerden önce ağaç tekneler denizlerin krallarıydı. En belirgin özelliği kişiye özel tasarımları ile göze çarpmaktaydı.
Bu ne demek derseniz?
Bir eşi benzeri yok. Sadece sizin için tasarlanmış, projelendirilmiş ve inşaa edilmiş tekneler diyebiliriz.
O halde şöyle biraz geçmişe usta ellerin ahşap tekne ürettiği o yıllara gidelim ne dersiniz. ?
Osmanlı dönemi Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'un fetih’in ikinci yılında dönemin en büyüğü olan imparatorluk tersanelerini 1455’ te Haliç’te kurmuş, bugün Haliç tersaneleri olarak Tersane-i Amire olarak bilinip Haliç, Taş kızak, Camialtı tersanelerinden oluşmaktadır. Dünyanın yaşayan en eski tersanesidir.
Denizciliğimizin yakın geçmişi ise gemi sanayimiz üç dönem de gözlenmektedir.
Birinci dönem : 1923 -1952
İkinci dönem : 1952 -1980
Üçüncü dönem : 1980 ve sonrası yani günümüz.
İstanbul un tersaneleri yine Haliç bölgesinde yoğunlaşmıştı. Üretilen ahşap tekneler 1950’ li yıllara kadar İstanbul’ da Perşembe Pazarı'ndan Unkapanı Köprüsü'ne kadar uzanan bölge her türlü ahşap deniz araçlarının kalafat (Kalafat tekne gövdelerinde ahşap aralarında su sızırmazlığını sağlayan işlem) yeriydi.
Çeşitli gemiler, kotralar, yelkenliler, kayıklar, taka ve çektirmeler çeşitli ebatlarda üretilen ahşap teknelerde Ayvansaray kıyısına çekilerek tamir ve bakım yerleri olarak bilinirdi.
Yüz yılı aşkın süre Ayvansaray'da tekne imalatı deneyimine sahip olan nam yapan ustaların yetiştirdiği öğrencileri Türkiye yat sektöründe öncüleri olmuşlardır.
İşte bu manada sizleri Türkiye’miz de ahşap yat üretimi öncülerinden, öğrencilerinden iki önemli ve ahşap tekne ustasından biri olan Recep SUKES usta ile tanıştırmak istiyorum.
Kendisi ( Tekneci Harun ), ( Harun tekneleri ) lakabı ile bilinen ünlü Türk gemi mimarı deniz inşa mühendisi Harun ULMAN’ ın yanında çalıştığı iki kadim değerli tekne ustaları İsmail GÜMÜŞ ve Recep SUKES’ tir.
Recep usta Kastamonu Cide’de mayıs 1923’ te doğar. Çocukluk yıllarında dede mesleği olan kaba mararangozluğu benimser ve sürdürmeye karar verir. Küçük yaşlarında geldiği İstanbul'da henüz 15 yaşlarında başladığı Ayvansaray tersanesinde iş hayatı onun çıraklık yılları olur.
( Haliç-1935 )